8 Temmuz 2009 Çarşamba

Güzel şeyler düşün



Şimdi dört gün dışarı çıkarılmamış çöp gibi kokan kafanı yastığına koy ve gözlerini kapa. Güzel şeyler düşün, curry soslu tavuk, kaşarlı, beşamel soslu sebzeli krep, sebzeli cajun soslu noodle.
Soya sosunun dudaklarından damladığını hayal et ve bana sabır ver.

Bütün o albeni ile ola ola Ayşe Özyılmazel olabilmiş kadın. Sana Japon korku filmlerindeki gibi musallat olmak istiyorum. Ben oradan buradan böö yaptıkça topuklarını kıçına vurdura vurdura kaçmanı istiyorum.

Güzel şeyler düşün, kan, ter, çıplaklık ve anal seks.

Sabrın sonu cinnet gibi gelirken bu yaz kıçımızdan damla damla ter akacak gibi ve ben evliya sabrıyla idare ediyorum. Sessiz ve ifadesiz pimi çekilmiş el bombası gibi hissediyorum. Ben bütün o döşenmiş, patlamamış mayınlar gibi dolaşıyorum. Etrafında gemilerin fink attığı dikenli deniz mayınları, kuruvazörler, uçak gemileri. Biri de çıksın benden jilet yapsın istiyorum.

Güzel şeyler düşün, cinnet, suikast, cinayet.

Daha iyisini bulursanız benim de ismimi yazdırın.

25 Haziran 2009 Perşembe

Östrojen Dünya Kupası



O değil de, şu kadınlar arası östrojen savaşları kadar tehlikeli ve matrak bir şey dünya tarihine yazılmamıştır.

O yeni işe başlayan sülün gibi dişilere baktıkça kıskançlıktan kabaran, sonunda burası da Ramazan Çadırı'na döndü'yü yumurtlayan, emin olabiliyoruz ki asla ve asla testesteron kaynağı bir erkek olmamıştır ve olamaz.

Olur mu, iş yerinde de o etek giyilir mi? çıkışına o bacaklar sende olsun sen de giy cevabım üzerine ölmek isteyen bir organizmadan bahsediyoruz sonuç olarak.

Bütün o problemleri ısıtıp ısıtıp büyüten, bütün bir yaşamı ve derdi Mine bana şunu dedi, o bana şu lafı soktu ile geçen bir tür, cinsiyet. Adamı müdürüne şikayet edip ardından bütün cazibesini takınarak kıyak isteyen, yapılmayınca da kuduran bir ye kromozomu son tahlilde.

Çoğunuzu çok seviyor ve korunmadan seks istiyorum, evet.

Güdemediğimiz tüm o davarlar



Nefes almaya başladığımız andan itibaren hayatımıza nüfuz eden o kadar çok denli başarısızlık mevcut ki!

Elin oğlu bembeyaz ten, kusursuz kulaklar, boncuk gibi gözler, tepeden sarkan bir tutam sarı perçem ile doğup doğumhanede milat yaratıyor, bütün hemişreler onu mıncıklıyor, daha yaşına basmadan bazısının eline veriyor; sen anandan amiyane tabirle sıçan gibi çıkıveriyorsun. Dokuz ay on gün bin çeşit vücut sıvısının içinde debelenmiş, çişini belki ay boyu tutmuş her yerin mukoza kaplı, boynuna dolanan doğum bağını zor çözmüşsün. Bütün bu ahval ve şerait içinde etrafına, o hamilelik esnasında üst üste içilen sigaralar yüzünden kafa bin beş yüz bakarken belki de bir ömür para vermeden kimseyle yatamayacak kadar çirkin olacağını bilemiyorsun. O zorunlu olarak telaffuz edilen ay ne şeker sözü bu ne lan domuz yavrusu gibi'ne tekabül ediyor aslında.

Başarısızlık, bebeklik, ergenlik ayırmıyor, elin oğlu yağlı ballı Suriye devesi gibi uzarken bayrak töreninde öne dizilen am bitlerinden isen bir doksan yıl daha imrenilecek bir hayata ulaşman mümkün değil. Olduğun olacağın o bağa gözlükleriyle Microsoft'un milyar dolarlık owner'i Bill Gates gibi bilimum geyiğin başrolünü oynamak. Sen evine sesli talimatla açılan balkon ışığı taksan da sana bakan kadının gözlerinde Bencamin Frenklin'ler ışıldayacak, adonis kasın değil. Bir erkek arzu nesnesi değilse hiçtir.

Velhasıl kelam diyorum ki aslında bütün o para, hatta ve kıllı penisine teğet geçen o adonis kası bir başına arzu nesnesi de yapmıyor ki adamı? Yüz milyon Avro'ya Real Madrid'e gitsen olduğun olacağın iyi top oynayan beyaz donlu bir Portekiz kırosundan öte değil. Ya da düşün ki baban bir ülkenin önde gelen keman virtüözlerinden olsun ve bütün o kalıtsal ihtişama, bütün o bağlantılara rağmen çıkardığın çıkaracağın Örovizyon'da derece bile Yapamayan düm tek tek olsun. İşte başka bir başarısızlık. O kadar denli ki bütün ortadoğu'nun en ihtişamlı, penis ıslatan kalçaları bile satamıyor.

Böyle zamanlarda ben o güdemediği tüm davarları hatırlayan çoban gibi olurum. Belimi saran yağ tabakasına, ayda 250 saat çalışıp aldığım asla yetmeyen maaşa, her baktığımda olmam gerekirken olamadığım o arzu nesnelerini hatırlarım. Gözümün önünden sırasıyla 30 santimlik dev bir vibratör, bir adet Shaq posteri, youtube'de bunca sene sonra dahi hala aratılan bir Modern Talking şarkısı geçer. Daha fazla detaya girmeyeceğim.

15 Haziran 2009 Pazartesi

Being Mustafa Keser




Nasıl ki Hitchcock filmlerinde herhangi bir sahnede silah göründüğünde bu, filmin sonuna denk mutlaka bir defa ateşleneceğine dalaletse; bekleme odasında, elinde zerre ilgi duymadığı eski bir dergiyle beklediğini gördüğümde hikayeye bir yerinden dahil olacağını anladım. Beni görünce elinden dergiyi bırakıp çantasını toparladı ve diğerleriyle peşimden geldi.

Olaya matematiksel olarak bakarsak bir çift ben mevcut. Halkaya odaklanmış ben ile bir yerinden hala deli danalar gibi tutkulu bir aşk, meşk ve gerilim romanına dahil olmak isteyen ben. Kaosta da düzen vardır, anarşide ise asıl mesele düzülen olmamaktır. Gerilim romanına dahil olmak isteyenle, içeriden kapı kolu olmayan aracın arka koltuğunda çöreklenmiş olan arasındaki ezeli rekabette kaçıncı randevu bilinmiyor, aranıyorum. Bazen düzülen olmak üzere arandığımı sanıyor kaçıyorum, bazen bu tarz zihinsel kaçamaklardan dönesim dahi olmuyor.

Haliyle asetatları duvara yansıtan projektörün ısısıyla hararet yapmış değildim sadece; olduğu gibi, olduğu şekliyle, 2007 yılında o minik odada bacak bacak üstüne atmış; geride kalan 25 yılı, tam da benim istediğim gibi olmakla geçirmiş gibiydi. Gülümseyince çocuksu bir ifadeyle ışıldayan ağzı, bembeyaz dişleri, açık mavi gözleri, göğsüne kadar inen sarı saçları ile o sürekli ekseninden 23 derece yamuk dünya gibi yatık duran güzel başı, bembeyaz bir boynu halka açıyordu. Bir yandan kel alaka şeylerden bahsederken diğer yandan kendimi ayaklarımda içi betonla doldurulmuş Vita yağ tenekeleriyle o gözlere bırakasım oluyordu. Bu sebepten sık sık ortasına geldiğim cümlelerde duraksıyor, başa dönüyor, ona bakıyor, duruyor, gülüyor, kendime ne sikimsonik bir şey şu erkek olmak diyordum.

Gönül ister ki her zaman, kendini ağırdan satan, karizmatik, gizemli, adonis kaslı heriflerden olasın. Ancak birinden gerçekten hoşlandın mı kendini doğrudan Mustafa Keser gibi hissediyorsun. Karşındaki tüm güzellik ve zerafetiyle çevreye albeni partikülleri yayarken sen beş yıldızlı otel odasında mangal yapan İbrahim Tatlıses gibi görünüyorsun. Daha da ötesi yeni albümünün kapağı için poz veren Alişan gibi hissettiğim bu benzer anda da onun duvara yansıyan eğitim şeylerine yansıyan aydınlık ve güzel suratındaki ilgili ifade altında eziliyordum. Bir başkasının karısı bana bu kadar güzel bakmamalıydı. Şu zaman, şu coğrafyada şu şekilde karşıma çıkması Ötv zammının ertesi günü galeride hayatının aracını bulmak gibiydi. Ve doğrudur, ilk günün sonunda kendisine dair temin ettiğim onun da halkalı olduğunu dair bilgi ise, o rüya arabanın dün satılmış olduğunu öğrenmeye denkti.

Hadisenin ikinci gününde o verilen dumanlı sigara aralarında oda önünde volta atar ilkokulda mataramı salladığım şekil kartımı sallarken, yanıma gelmesi, sanki konuşmak ister gibi, aniden o karanlık koridorlara güneş doğması.
O sezon Tekirdağ yolundaki tüm ayçiçeklerinin bize dönmesi, benim ayağımda Vita tenekeleriyle yüksek doz aşk alıp mutlu öleyazmam. Güzel gözlerinin maviliklerinde katil mercanlar arasında salınırken yılan balıklarıyla vals yapmam. O sene Afrika'daki kıtlığın bitmesi, adam başına üç şüşe AIDS ilacı düşmesi, kansere çare bulunması, insanların sadece meraktan üçer ay kanser olup iyileşmesi. Dünyaya barış gelmesi, savaş gitmesi. Bütün dünyanın ben ve Tiril arasında dönmesi. Aslında benim Tiril etrafında dönmem, Tiril'inse kocası ekseninde dönmesi.

Çok yorgun, keyifsiz görünüyorsun girizgahıyla mühimmat içermeyen bir içeriğin sunulması. Benim ise sadece o çocuksu tebessümle kırılan ağıza bakmam.
İşte o vakit Mustafa Keser'in parmak uçlarının saçlarına dolanmak istediği andır. Dünyanın en sikindirik kemanları dünyanın en arabesk şarkılarını çalarken entariler içinde Bollywood filmlerinden çıkma figürlerle koridordaki kolonların arkasından ci-e yapabilirsin. Erkek doğası bu. O an bir boyband'de back vokal yapıp garip figürlerle dans da edebilirsin. Bu kadar güzel, hatta ısmarlama gibi duran; abartmıyorum vücud hatlarının dolgunluğundan boyu boyuna yüksekliğine kadar ısmarlama gelen bir kadın için Avusturya Macaristan İmparatorluğu veliahtı bıçaklanarak Dünya Savaşı da başlatılır, Koloni gemileriyle keşfedilen o yeni kıtada barış içinde yaşayan toprak ve doğa aşığı kızılderililer de katledilir.

Tiril bana ima etseydi o gün o saat o güzel gözlerin hatrı için bir altı milyon yahudi de ben yakardım toplama kamplarındaki kazanlarda. O güzelim deniz aslanlarının ve foklarının kafasında beyzbol sopası kırar, üşüdüğünde onu ısıtmak için Magna Carta'yı sobada yakardım. O karanlıktan şikayet etse Babil'in asma bahçeleriyle, yağmur ormanlarını ateşe verirdim. Canı sıkılsa, ekşın olsun diye Sydney'deki opera binasını dinamitlerdim. Konuşacak konu bulamasak Nurnberg Mahkeme tutanaklarını ezberler karşılıklı diyaloglarla anlatırdım ona bir bir. Ah bir istese ah... Balina gemileriyle okyanusta işsiz güçsüz gezen o tüm sikimsonik balinaların götünde dinamit patlatır, hepsini konserveye dizerdim. Erkek olmak böyle bir şey işte.

Bu noktada senle iyi anlaştık bak biz demesi de mühim bir faktör. Senin canın bir şeye sıkkın tespiti de benim ruh halim üzerine birkaç milisaniye de olsa fikir yürüttüğü anlamına geliyor. Ve o projeksiyon ısıtmalı odadaki mini balayının ardından ben Tiril ile Süveyş'ten Panama Kanalına, oradan Cebelitarık'a bütün boğaz ve darboğazlarda midye yemek istiyordum.
Evet, iki ruhluyum ben, matematiksel olarak bir çift herif olarak yaşıyoruz ve onlardan biri Tiril'in kokusundan nargile yapıp içmek, üflemek istiyor.

Sonuç olarak o florasanın titreşen ışığı altında peçeteciye 75 kuruş vererek girdiğim o umumi tuvalet bile Tiril'i düşününce Gaultier tester'ı gibi kokuyor. Üstünde envayi çeşit mikrobiyolojik varlık ve bakteriyle sürtündüğün o turnikenin kollarını okşayasın geliyor. Alaturka tuvaletin tüm sidik lekeleriyle ve küme küme bok parçaları, o bokun üstüne sonra da kafana konan sinekleriyle, o abuk subuk duvar yazılarıyla Kiribati, Samoa ya da Fiji'den farkı yok.

Bu tasvirlerden de ötesi şu bir gerçek ki bir noktadan sonra biz kıç kıça dolaştıkça işlerin boka sarma ihtimali artıyor. Olmayacak olsa da birşeyler olayazacak sanki. İşte o cuma günü vedalaşırken kapıya kadar gelirken, evine kadar geçirmemek için zor tutuyorum. Bütün bir Baharat yolu boyunca kırbanı, seni, hatta deveni taşıyarak bize özel bir kervan yaratasım var. Deniz aşırı ülkeler ya da Suriyeli bedevi tüccarlarla dahi iş yapasım var.

Var ama, bu işin karşılıklı kikirdemelerden öteye geçmemesinde de fayda var.

Sonuç olarak sırıta sırıta bu yazıları yazan ben, bir elinde sallama poşet çayın ve diğerinde sigaranla karşıma dikildiğinde içten içe ayran gibi çalkalansam da, çalkalandım da duruldum demek zorundayım. Sen istesen Mahatma Gandhi'ye dahi elimin tersiyle iki tane çakardım bebeğim. Senin için kokoreççiden dünyanın en iri midye dolmalarını toplardım. Süpermarkette rafın arkasından yoğurdun en yeni tarihlisini tedarik ederdim.
İşte budur ben tarz romantizm.